LAÇİN CEYLAN: Gece Gündüz Yürüyen Kadın Yusuf
Eradam
Laçin Ceylan’ı, bu fesleğen kadını,
“Tarık Akan’lı TV dizisi Gece Yürüyüşü’nün
Tülin ablası” olarak tanırsınız… tanır mısınız?
Laçin, hep ünlü bir sanatçıydı, siz daha
yeni mi işittiniz. İstanbul’a git dedim bir kahve falı ardından. Kapılar kapıları,
pencereler pencereleri açacak, dedim. Yüzü de tanındı. Bunu biliyorum, çünkü
onunla İstiklâl Caddesi’nde yürüyemez olduk. Tülin abla karakterindeki
vericilik, düşüncelilik Laçin’de de var. Ama halkımızın pek sevdiği “acılarımı
içime gömerim de yine fedakârlıktan geri durmam, ben saltık dostum, benimse
kimseye gereksinmem yok,” gibi bir küstahlığı yoktur Laçin’in. İhtiyacınız,
ihtiyaç duyulmak ihtiyacıysa, kaçınılmaz olduğunda bunu da yaşatır size.
Laçin Ceylan onunla tanıştığımda Ankara’da konservatuvarın tiyatro
bölümünde öğrenciydi. O gün bu gün işte, tam 15 yıldır, profesörlükten zor
olduğunu bildiğim “Yusuf abi” unvanımı yitirmemek için gece gündüz çalışıyorum.
Benim alınganlığım yüzünden bir yıl kadar ayrı kaldık, sonra Tenedos Kafe’de
tiyatro sporu yapan dostları izlemeye gitmişiz ayrı ayrı…ansızın vuslat…ve
kolkola çıkmışız dışarı. Bisiklete yeniden binmek gibidir, emek verilmiş
ilişkilerin yeni başlangıçları.
Her erkeğin arkasında isteyebileceği bir kadın o. Bu yüzden de zor bir
kadın, ismiyle müsemma, çünkü erkeğinin arkasında değil yanında durur hep ve
bir kedi olduğundan da erkeği ona bu görevi bahşetmiş edası takınır da Laçin’i
çantada keklik bilirse suratının orta yerine tırmığı yer. Bakın etrafınıza,
yüzü yaralı ve o yarasından gelen gücü nereye devireceğini bilemeyen heriflerle
dolu ortalık. Birinin adı Al Pacino’ydu galiba. Sonra ünlenmiş, Oskar falan
almış diye duydum. Herif o sıkıntıyla Oskar almış. Açtığı yara da adı gibidir
Laçin’in. Ceylan sanır da, avlamaya yeltenirseniz yanılırsınız, çünkü yalçın
bir kayanın üstündeki bu deli ceylan, bu özgür Şirine, siz ayçiçeği
tarlasındaki bütün günebakanları (devramberleri) dişleme hevesindeyken o
günebakan tarlasında kelebeklerle oynaşan kedi oluvermiştir. Günebakanların
başlarını güneşe değil aşağı eğmeleri bundandır. Ona çekilirsiniz. O sizden
çekilirse, Allah yardımcınız olsun. Bütün kazandığınızı uhuya yatırırsınız.
“Niye baktın öyle?” deyiverir
yemek yerken sizin onu izlediğinizi anlayınca. Onunla başbaşa yemek yemek
keyfinden yemeği unutmuşsunuz, yaşadığı anın ayrıntılarını sevgi ile kucaklayıp
hayata nasıl da sımsıkı sarılışını izlerken ben, bıyığımın sol yanından göz
çizgilerime ulaşmaya çalışan mimik kaslarımın keyfini gözlerimde yakalayıvermiştir.
Anlar, anlayınca da “Ihı,” diyerek gülümseyiverir. O sırada, konuyu değiştirmek
gerekir. Örneğin, film çekimleri için gittiği yerlerde tanıştığı ve Cihangir
sohbetimize coşkuyla taşıdığı insanların hepsinin her koşulda hayatta kalmayı
başarmış, ne acılara gülüp geçmiş de yıkılmamış kadınlar oluşunun sebebinin
Laçin’in de kendi kendini yaratmış bir genç kadın (self-made woman) oluşu mudur
acaba? Bu konuda mı sohbet etsek ki? Yok, bunu biliyoruz. Tespit böceği Yusuf susmayı
da bilmeli.
Erkekler kendilerini dinleyen kadınları severler. Dinlemeyi bilmek meziyettir
tamam, hep ben konuşcam diye mekanı ve sohbeti istila etmemek…ona da eyvallah,
ama Laçin sadece dinlemez…o hem dinler, hem de hızla yorumlar ve sohbeti nasıl
sürdüreceğinin kurgusunu yapıverir kafasında. İkili ya da çoklu sohbet boyunca
susmuşsa, hele bir de yüzünü hafifçe önüne düşürmüşse, bir bit yeniği arayın bu
sessizlikte, size tahammül sürecine girmiştir, yüzünüze inecek bir tırmık yola
çıkmış olabilir.
Etrafındakilerin ondan beklentilerini de doyurmaya çalışır Laçin. Ama
mutsuzluğunuzu ve kendinizi sevmeyişinizi ancak onunla birlikte
taşıyabiliyorsanız, e doğal olarak da kendindeliğinizi yitirmek üzereyseniz ve
ona bağımlılık sürecinde usulca ölüyorsanız, o da mezarınızın fizibilite ve kazı
çalışmalarını kendisinde başlattığınızı görürse, ki görür, o zaman “organize”
güler ve kararını vermiş bir kadının rahatlığı ile şenlendirir ortamı. Çünkü
şimdi ve burasıdır kurtarması gereken. Yarın yola başkası ile devam edecektir
Laçin Ceylan. Aslolan yoldur, “yola devam” diyebilmektir. Bu kayanın altı
cıvıdıysa, başka bir kayaya zıplayıverir Laçin. Size tahammül etmenin en başta
size hakaret olacağını bilir çünkü.
Fesleğenliği de bu yüzden. Dünyanın en güzel kadınıdır, bunu bilmezseniz
ve siz kendine hayran ölü taklidi yapıyorsanız ve o da sizi hayranlıkla izlesin
istiyorsanız, hep kokacağını sandığınız bu fesleğen ansızın kurur: “Güz geldi
haanıım!” Dün misler gibi evinizi şenlendiren fesleğen akşama kurumuş,
n’apcanız? Bir bilen arkadaşınızı mı ararsınız? “Kurumuş fesleğeni yemekte
kullanabilir miyim?” Hal böyleyse, geri döndüremediğiniz çiçeği, başka bir
sinerji kaynağına dönüştürme çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.
Oyunculuk mesleği gereği, sahnede, beyazcamda ya da perdede birçok maske
takmak zorunda kaldı Laçin, ama siz maskesine, “personasına” hayranlardansanız,
hele hele kinik kuşkuculardansanız, kuşku ve korkularınızı sözel agresyonla da
soslayıp meziyet ya da fazilet mezesi gibi sürüyorsanız sofraya, ayağınızı denk
alın derim. Laçin, set dışında, nadiren oynar çünkü. Oynuyorsa da salt komiklik
için, ya da durumu kurtarmak için, ya da sizi sohbetten atmak için oynar ve
bile bile kötü oynar ki oynadığını anlayasınız. Sizin uzatmak istediğiniz
konuyu “zararlı” addettiyse, hele hele “tamam, bu konuyu kapattım,” diyor ve
hiçbir şey olmamış gibi başkasıyla havadan sudan konuşabiliyorsa vay ki
halinize, vaylar halinize. Laçin’in gerçek hayatta da oynadığını görmek beni
ürkütür. Birine bi tırmık inecek şimdi diye. Kurtardığı durumun merkezinde
olmayı hiç istemem. Gördüm, o merkezdeki kişi değer kaybına uğruyor çünkü. Aşkta
erozyonu görmezden gelmek, film bitmek üzere “Aç gözünü!” diyene kulak
asmamaktır. E, bu durumda da “Mevlüt şekerin akide mi olsun?” diye sormaz Laçin,
nafile beklemeyin.
Öleceğimi bildiğim anlarımda
kalburu sallarım, sallarım, üstünde kalan taşlara bakarım. Laçin’dir bir
tanesi. Bunu sesli dile getirsem, seçtiğim sözcüklerden, tonlamamdan başka
şeyler de duyar şimdi. İyisi mi mesaj atayım. Hemen şimdi; diyemeden gitmek de
var.
“Değeri hep artan fesleğenim. Ölünce seni çok özleyeceğim.”
Laçin’den yanıt: “Hiç
ölmeyeceksin, seni çok seviyorum.”
Laçin diyorsa ölmem ben.
Laçin
Ceylan, ünlü bir yüz olmak ile önemli bir oyuncu olmak arasındaki farkı iyi
bilir. Birçok değerli sanatçıda görülen kendini çoğaltma yeteneği haliyle onda
da var.
Onunla birlikte canavarlar odasında
Canetti okuyorsanız, Ionesco’nun Kel
Şarkıcısı’nı sahneye taşıdığında size acı içinde kahkahalar attırdıysa,
onunlayken felsefeye, matematiğe iyice sarılmak istiyor, bedeni iyi kullanmayı,
ruhunuzu ya da yüreğinizi iyiliği çoğaltmak için kullanmayı öğreniyorsanız, onun
ayakkabı, şişe boyamasını, hayatı güzelleştiren her şeyi öğrenme merakını, fikir
üretmesini, yaşama sevincini çoğaltmasını, bu coşkusunu herkese geçirmekteki
maharetini gıpta ile izliyorsanız, yazdığı öyküleri keyifle okuyorsanız, her
haliyle güzel bir Rönesans kadını huzurunda olduğunuzu anladıysanız ve “Canım…”
diye başlayan tümceler kurarken yakalarsanız kendinizi, telaşlanmayın. Yörüngesindeki
diğer gezegenlere toslamamaya gayret edin sadece, kendiniz olun, aldığınız ışık
kadarını yansıtın, ona ve de başkalarına.
Emeğin kıymetini
bilir o. Ben gene sana vurgunum Laçin, diyen gözlerle bakmanızda hiçbir sakınca
yoktur. Hatta belli de edebilirsiniz avaz avaz. Garantilemek için o sevgi
ikonunu hayatınızda, çocuğunuzun adını
“Laçin” koyabilirsiniz. Onunla birlikte yürüyebilmeyi öğrenmişseniz, bir gün
bir de bakarsınız ki bir avuç Şam fıstığı saklamış sizin için.
Ben Michigan’ın Saginaw
mezrasında hocalık yapıp kedim Minnosh’u Laçin sandığım zamanlarda yolladığı
kendi el yapımı mor kartın arkasındaki notu şöyle bitirmiş: “Ben buradayım. Yolunu
gözlüyor, yazdığın kitapları dişliyor, elime ne geçerse hepsinin sapını
gümüşlüyorum.”
Bu methiyeyi yazarken ben, içerki
odadan fırlayıp gelir mi ki, İstiklâl Caddesi’nin ortasında yaptığı gibi de sorar
mı “Nasıl olmuş bu etek Yusuf abi?” diye? Önüm sıra yürür Laçin, ben de ona “Arkandan
yürüyende ‘Biraz hızlanayım da çaktırmadan şu nefis vücudun yüzünü de bi
göreyim,” hissini uyandırıyorsun,” derim. Laçin de gene keyifle, “Alemsin Yusuf
abi,” der.
Şimdi Kumbaracı’da bisahne’de
bitiyatro yapıyor ekibi ile, kocaman yüreği ile, yine.
Laçin Ceylan
Gün güneş bulut yel, penceremden
bak gel.
Ömrün çoook, ağın gözündeki balık
kadar
bereketli olacak geçmişte kalan keder,
çünkü sensin o sapını gümüşlediğin
hançerin üstündeki yegâne mücevher.
Ankara'daki evde dostlarım Güler Siper, Laçin Ceylan ve hayatımın latifesi rahmetli Gülseren Tuğcu Karabulut ile.